Geç Osmanlı döneminde emeğin ve emekçilerin durumu üzerine bildiklerimiz son onyıllarda giderek çoğalsa da, bu dönemde emek mücadelesinin bütünlüklü bir manzarasını oluşturabilmekten hâlâ epey uzağız. Gerek Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte yaşanan büyük demografik kırılmalar, gerek tarihe milliyetçi gözlüklerle bakmanın gerçekliğin ışığını perdelemesi, halk tabakalarının yaşam koşullarını hakkıyla anlamayı imkânsız hale getiriyor, kurumsal siyasi iktidar ve muhalefet akımlarının dışında başka mücadele yollarının varlığını görünmez kılıyor.
Stefo Benlisoy’un İstanbul’un Irgatları kitabından alıntıladığımız şu satırlar, hem tarihsel, hem siyasal olarak o “başka”nın nerelerde bulunabileceğini gösterirken, emek mücadelesinin ülkemizdeki tarihsel köklerini bilerek ya da bilmeden görmezden gelme tavrının sonuçlarına da dikkat çekiyor:[/vc_column_text][blockquote text=”Eğer emekçilerin kurtuluşu gerçekten kendi eserleri olacaksa, tarihin galip gelmişlerin zafer alaylarına katılmakla sınırlı bir geçmiş anlatısına sınırlı kalınmamalıdır. Tarihin her anını ezilenlerin kendi hayatlarını kurma güçlerindeki, eylem ve örgütlenme kapasitelerindeki artış ya da azalma zaviyesinden değerlendiren aşağıdan bir tarih algısı benimsenmelidir. Çünkü Samsun tütüncülerini, İstanbul tramvay işçilerini, İzmir limanındaki hamalları, Samatya’daki yazmacıları, Feshane işçilerini, Cibali Tütün Fabrikası’nda sigara saran kadınları, Yedikule’deki debbağhane amelesini, Zonguldak’taki madencileri, Bilecik’te ipek fabrikasında çalışan kadın emekçileri, Sivas’taki Şark Halı Şirketi’nin kadın ve erkek işçilerini, doğramacı işçilerini, banka memurlarını, tersane işçilerini, Haliç Dersaadet Vapur Şirketi çalışanlarını kendi kaderlerine egemen olmak için mücadele veren ve tarihin yönünü değiştirebilecek failler saymayan bir anlayışla tarihe dair “aşağıdan” bir tartışma yürütmek mümkün değil. (Stefo Benlisoy, İstanbul’un Irgatları: II. Meşrutiyet’te Sosyalist Bir İşçi Örgütü, İstanbul: istos yayın, 2017, s. 11)1 Mayıs’ta, işçinin emekçinin bayramında, hem geçmiş 1 Mayıs’ları, hem de onları yaratanları hatırlamak üzere, Türkiye emek mücadelesinin geçmişine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculukta, Stefo Benlisoy ve Yaşar Tolga Cora meseleyi farklı toplumsal grupların, bu arada etnik ve dinsel topluluklara mensup işçi ve emekçilerin deneyimleri aracılığıyla aktarırken, Gülhan Balsoy da, bu deneyimlerin toplumsal cinsiyet boyutunu tartışıyor.
Rober Koptaş’ın yöneteceği etkinliği buradan veya Yesayan Salonu Youtube kanalından izleyebilirsiniz.
*